Dünya çevre aktivizminin kökleri, 1970’lerin sanayi kenti Birmingham’ına kadar uzanıyor olabilir mi? Uzmanlar ve sanatçılar, Black Sabbath’ın mirasını tartışmak üzere bir araya gelirken, bir akademisyen grubun müziğinin çevreci bilincin şekillenmesinde önemli bir rol oynadığını öne sürüyor.
Birmingham Üniversitesi’nden Dr. David Gange, metal müziğin “ihmal edilmiş ama hayati” bir yönünün çevre aktivizmine katkısı olduğunu söylüyor. Black Sabbath’ın kurallara karşı duruşu, bazı üyelerin vegan yaşam tarzı ve “Into the Void” gibi çevre bilinci yüksek şarkıları, sonraki kuşaklara ilham vermiş durumda.
Gange, “Ekometal sahnesi” üzerine yürüttüğü araştırmasını Birmingham’da sunmaya hazırlanıyor. Finlandiya’nın kuzeyinden Unearthly Rites gibi gruplar, Açık maden ocaklarının Arktik doğayı yok ettiğini vurgulayan şarkılarla çevreci direnişi ateşliyor.
Dünyanın dört bir yanında binlerce metal grubu, iklim krizine karşı ses yükseltiyor. Fransa’dan Gojira, İngiltere’den Architects gibi ünlü isimlerin yanında, Şili’deki Mawiza nehirlere ve ormanlara sahip çıkmayı müzikle anlatıyor.
Dr. Gange, araştırmaları sırasında Kuzey Atlantik kıyılarında yerli halkların metal tutkusu ile karşılaştığını söylüyor. Hatta Grönland’da tanıştığı iki İnuit işçi, Black Sabbath’ın izlerini sürmek için Birmingham’a “hac yolculuğu” yaptıklarını anlatmış.
“Birmingham adı, onlar için dostluğun pasaportu gibiydi,” diyor Gange.
Ona göre metal müzik bugün, kökenlerine dönerek doğa, savaş karşıtlığı ve sosyal farkındalık gibi temalarla yeniden güçleniyor:
“Metal, başlangıçlarını reddetmiyor — tam tersine, Black Sabbath’ın tohumlarını yeniden keşfederek geleceğe yön veriyor.”