Japonya hükümeti, süper uzun vadeli devlet tahvillerinden bazılarını geri almayı içeren stratejik bir adımı değerlendirmeye aldı. Konuya yakın iki kaynağa göre bu olası politika hamlesi, özellikle uzun vadeli tahvillerdeki hızlı ve istikrarsız getiri artışlarıyla ilgili artan endişelere yanıt niteliğinde.
Artan Tahvil Getirileri, Politika Değerlendirmesini Tetikledi
20, 30 ve 40 yıllık vadeye sahip süper uzun Japon Devlet Tahvilleri (JGB’ler) son haftalarda hızlı bir şekilde yükseldi. Bu artış, başta hayat sigortası şirketleri gibi geleneksel kurumsal yatırımcıların talebindeki düşüşe ve Japonya’nın artan kamu borcuna dair küresel piyasa endişelerine bağlanıyor.
Geçen ay, 30 yıllık JGB’nin getirisi %3,185’e ulaşarak son yılların en yüksek seviyesini gördü. Bu durum finansal piyasalarda istikrar kaygılarını artırdı. Hükümetin olası çözüm yolu ise tahvil arzını azaltmak ve hedefli geri alımlarla piyasadaki fazla arzı dengelemek.
Siyasi Baskı ve Borç Endişeleri
Tahvil getirilerindeki baskı sadece piyasa dinamiklerinden değil, aynı zamanda siyasi gelişmelerden de kaynaklanıyor. Başbakan Shigeru Ishiba, Temmuz ayında yapılacak önemli üst meclis seçimleri öncesi partisi içinden vergi indirimleri ve kamu harcamalarını artırma yönünde baskı görüyor. Bu adımlar siyasi açıdan cazip olsa da Japonya’nın hâlihazırda gelişmiş ülkeler arasında en yüksek borç yüklerinden birine sahip olması nedeniyle piyasalar açısından endişe verici.
Bu tür mali genişleme sinyalleri tahvil getirilerinin yükselmesine neden olurken, Japonya Maliye Bakanlığı (MoF) piyasadaki olumsuz tepkiyi dengelemek için çeşitli seçenekleri araştırmaya başladı. Geri alım ihtimali, Pazartesi günü piyasada oluşan tedirginliği hafifletti; 30 yıllık tahvil getirisi önceki artışın bir kısmını geri vererek, seansı sadece 1,5 baz puanlık artışla %2,89 seviyesinde tamamladı (gün içi tepe noktası +4,5 bp idi).
Süper Uzun Vadeli Tahviller: Borçlanma Stratejisinin Ana Parçası
Mart’ta sona erecek mevcut mali yıl boyunca çıkarılması planlanan 172,3 trilyon yen (yaklaşık 1,2 trilyon dolar) değerindeki JGB’nin 24 trilyon yenden fazlası süper uzun vadeli tahvillere ayrıldı. Bu tahviller, hükümetin uzun vadeli yükümlülüklerinin finansmanında kritik öneme sahip olsa da, şu anda piyasanın absorbe kapasitesi konusunda kaygı yaratıyor.
Bu sorunu çözmek için Maliye Bakanlığı, 20 ve 23 Haziran tarihlerinde piyasa katılımcılarıyla danışma toplantıları yapacak. Geri alım planının uygulanıp uygulanmayacağı bu toplantılardan sonra netleşecek. Ancak kaynaklar, bu tür geri alımların resmi bütçe onayına tabi olduğunu ve uygulamanın gecikebileceğini belirtti.
Uzman Görüşleri: Doğru Yönde Bir Adım
Piyasa analistleri, bu potansiyel müdahaleyi olumlu karşıladı. Nomura Securities’in Baş Faiz Stratejisti Mari Iwashita, geri alımların yeni tahvil arzının azaltılması yönündeki beklentileri tamamlayacağını belirterek, “Sadece yeni tahvil ihracını kısmak yeterli olmayabilir. Eski tahvillerin geri alınması, fazla arz baskısını anlamlı şekilde hafifletebilir,” dedi.
Japonya Merkez Bankası da Göz Hapsinde
Tahvil piyasasında yaşanan son oynaklık, Japonya Merkez Bankası’nın (BOJ) getiri eğrisi kontrolü politikasına da yeniden dikkat çekti. BOJ, tahvil alımlarını kademeli olarak azaltırken bu dengeyi korumaya çalışıyor.
İçeriden edinilen bilgilere göre BOJ, Mart 2026’ya kadar olan mevcut azaltma planını sürdürmeyi planlıyor; ancak önümüzdeki mali yılda piyasa koşullarına bağlı olarak bu azaltımın hızını düşürebilir. Nihai karar, 16–17 Haziran’daki BOJ para politikası toplantısında açıklanacak.
BOJ Başkanı Kazuo Ueda, süper uzun vadeli tahvil getirilerindeki sert hareketlerin, kısa vadeli faizlere de sıçrayabileceği ve hane halkı ile işletmeler için borçlanma koşullarını bozabileceği yönünde uyarıda bulundu.
Küresel Bağlam: Sadece Japonya’ya Özgü Değil
Uzun vadeli tahvil getirilerindeki yükseliş sadece Japonya’ya özgü değil. ABD’de de benzer eğilimler görülüyor. Moody’s’in kredi notu indirimi, eski Başkan Donald Trump’ın vergi reformlarının yarattığı bütçe baskısı ve sürdürülebilirlik kaygıları, yatırımcıların uzun vadeli borç için daha yüksek getiri talep etmelerine yol açtı. Bu da küresel çapta tahvil getirilerini yukarı çekiyor.